

*
Bokononizm Terminolojisi;
-Bokonon: San Lorenzo Cumhuriyet'nin ötesinde kimsenin tanımadığı bir din
-Karass: “Akla yatkın hiçbir nedeni olmaksızın, yaşamınızın bir başka kişinin yaşamıyla karıştığını görürseniz” diye yazar Bokonon, “bu kişi sizin karass'ınızdan olabilir”. Karass farkında olmadan Tanrı'nın isteklerini yerine getirmek ortak amacı ile çalışan bir grup insandır..
-Vin-dit: Bokononizm doğrultusunda ani bir dürtme'dir. Bokononculuğa doğru, “Yüce yaradanım demek herşeye rağmen benden haberdarmış, meğer benim için ne karmaşık planlar kurmuş, kurban olduğum” düşüncesine doğru, ani çok kişisel bir dürtüyü tanımlar.
-Foma: Yazının içinde açıklanacaktır.
*
Herşeyin nasıl başladığını anlatmak zor. Fakat hikayenin bilinmeyen taraflarından biraz bahsetmeye hakkım var. O zamanlar, çocukluktan gençliğe geçiş dönemimizde, daha San Lorenzo insanlarını ve Bokononizm'i bilmeden çok önce, herşey çok yavaş ve küçük başladı. İlk zamanlar farketmek mümkün değildi. Kumbaraya günbegün ağır ağır para atar gibi, seneler içinde tel tel dökülen saçlar gibi.. Birde baktık ki çok paramız var. Birde baktık ki aynaya kel kalmışız. O noktada "bir güç var" dedik. 'Vin-dit'lerin sayısı arttıkça sizde bu farkındalığa varıyorsunuz. Bahsettiğim konu ise tesadüfler, bahsettiğim konu Bokononizm, bahsettiğim konu kedi beşiği. Ve herşeyin birbirine bu kadar "süper bağlı" olması..
Bokonon önce beni gördü. Yine de en has 'karass'ım olarak batuhan'ı da gördü diyebiliriz. Açıkcası yaşadığım bir şeyi batuhanla yaşamadıkça yada kendisi de yaşamış kadar olmadıkça, yaşanmasının çok önemi yoktu. Batuhan olmasaydı bu kadar anlatma hevesim olurmuydu hayatta bilmiyordum. Ben olmasaydım batuhan bu kadar çok konuşmaya yeltenmezdi ama bunu biliyorum, neyse.
Hayatımdaki tesadüfler bir iki, yavaş yavaş daha sonra çok sık olarak kendilerini göstermeye başlamış ve devam ederken, tüm bu günlerin sonunda batuhanla durum değerlendirmesi yapıyorduk. Bir anlam şekillendirmiyorduk, sadece şaşırıyorduk. En karışık guy ritchie kurgusundan daha iyi bir kurgu, en 'olmaz artık bu kadar rastlantı' paul auster kitabından daha abartı - fakat bir anlam aramıyorduk. O zamanlar Bokonon'u bilseydik güzeldi. Ama bilmiyorduk. Vin-dit'ler bir bir bizi geceleri eski bir apartmanın giriş katında şaşkın küçük kedi yavruları gibi koyarken, başımıza gelenler çok normal şeyler değillerdi ama uyanamıyorduk. Saatlerce konuşuyorduk sadece..
Sonra bir an geldi -her inişin bir çıkışı olduğu gibi- Bokonon küstü bana. Onu anlamadığımız için, aramadığımız için belkide. Ve birden hayatımdan tesadüfleri aldı götürdü. Sanırsam bana verdiği kredi tükenmişti. Yeteri kadar Vin-dit vardı ama anlayamamıştım. Sınıfta kalmıştım. Çağrıyı görememiştim. Benim tüm bu olanlara önceleri "ne garip" sonra da "ne eğlenceli" demem ve her tesadüf olayından sonra yaşananları batuhanla çay saati muhabbeti haline çevirmem Bokonon'a dokunmuştu. Bokonon beni çağırıyordu ve sonra.. Birden gitti. Hayat hala yaşanılacak bir yerdi fakat o minik heyecanlar kaybolmuştu. Yokluğunu çok aradım.
Batuhan da aramış olacaktı ki bayrağı devraldı. Her zamanki gayreti ile, "tesadüfler bana gelmezse ben tesadüflere giderim" dedi. Yer yer küçük şeyler yakaladı, yakalayamadığı yerde ise yolda giderken bir taşa takılmasını ve ardından yolda başka bir taş görmesini bile çok büyük bir tesadüf olarak adlandırmaya başladı. İş kısa süre sonra can sıkıcı bir hal almıştı. Tabi o zamanlar da Bokonon'u bilmiyordum ve foma nedir bundan habersizdim.. Aslına bakarsanız Bokonon benden vazgeçip Batuhan'ı seçmişti. Foma bokonon'a göre "zararsız gerçek dışılar","zararsız yalanlar"dır..Ve derki "eğer fomalar doğru kullanılırsa hayatı daha güzel bir hale getirebilir.." Foma nedir bilmediğim için batuhan'ın bu yaptığı ne derece kabul edilebilir bilmiyordum. Ta ki Bokonon tekrar bana dokunana kadar. Ve bu sefer öyle bir dokunuşki, adeta batuhanla beni kavradı, havaya kaldırdı ve yüz yüze, göğüs göğüse çarpıştırdı, DAN! fırlattı bir köşeye. Bir anda karass'ımızın üye sayısı artmıştı. Kaplumbağalardan bahseden bir kız, brezilyalı bir aile, içtiğimiz kahve, ve o an tesadüfen yanımızda olan ve bu muhteşemliğe tanık olma şansını yakalayan saftirik bir çocuk vs. İşte o an bunun iyiye bir işaret olduğunu, Batuhan'a çokta karışmamam gerektiğini ve Bokonon'un beni affettiğini anladım. Artık benim görevim Bokonon'u anlatmaktı. Batuhan'ın görevi ise fomalar ve üyeleri toplamaktı. Böylece Batuhan'ın fomalarını kabul etmeye başladım. Kısa sürede saflarımız genişlediğini gördük, karass'ımızın.. Özellikle kendi gölgesinin fotoğrafını çekebilen bir çocuk ve batı karadenizli bir capoeiracı çocugun karass'ımızda olduğunu biliyorum..
Tabi tüm bunları kafamda Bokonon'u tanıdıktan sonra konuşlandırabildim.. Olayların üzerlerinden seneler geçtikten sonra.. Şimdi hoş bir tebessüm var yüzümde..
Gelinen durum bu, hala bir yoldayız ve devam ediyoruz. Arıyoruz. Yinede şu an yaptığımız çıkarımlarla, tam içeriği olmasada kapağına ulaşarak Bokonon'un, bir mesafe kat ettik. Kafamda ilerleyebildikçe, öğretiler devam edecek sevgili karasslarım..Dediği gibi bu yolda “herşey birbirine süper derecede bağlı”. Dediği gibi amaç “mutlu olmak”..
Bokonon'u sizde tanıyın... İçim rahatladı, anlamlandırdım, birde bu yazıyı yazdım. Sayesinde..
Ama unutmayın bokononla ilgili hiçbir şey doğru değildir..
Ve bokonon derki
Foma ile yaşamak sizi yiğit, iyi yürekli, sağlıklı ve mutlu kılar..
Kurt Vonnegut ve Batuhan'a...
*Tesadüf: Kurt Vonnegut bu fotoğrafta Batuhan'ın babasına çok benziyor.. sevgiler..


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder